2 Aralık 2012 Pazar

GÖTÜRDÜKLERİ MALLAR?- THE STUFF THEY HOARDED?


TÜRKÇE (For English text please scroll down.)

Güne başlama geleneğimiz genellikle şöyledir: ben erken kalkıp önce bir süre hobilerimle ilgilenirim- genellikle animasyon. Eşip kalktığında kahvaltı masasını hazırlarız ve ben bu arada BBC’nin çocuk programlarını açarım. Sonra da eşim gelip iştah kaçırıcı haberleri almak üzere Kanal B’ye geçer.

Uydu kanallarını saymazsak, hükümetin etkisine en az girmiş olan kanaldır Kanal B. Nihayet Başkent Üniversitesi’nin kanalı, ve üniversitenin kurucu rektörü Mahmet Haberal “Ergenekon” davaları kapsamında 9 Nisan 2009’dan beri içeride! Onun için 28 Kasım 2012 sabahı bu kanalın haberlerini dinlerken kulaklarıma inanamadım.

Spiker, 12 Eylül’ün “darbeci” beş general ve bir amiralinin ailelerinin mal varlıklarını açıklıyordu. Hepsi mülk zenginiymiş, ve Kanal B, bunu kanıtlanmış gerçek olarak naklediyordu!

Haydi gitti sinirler! Gitti bir gün daha! Liste uzundu: “darbeci”’lerin bütün amacının servet yapmak olduğu, en azından ellerindeki gücü servet ve mülk için istismar edecek kadar karaktersiz oldukları sonucu çıkıyordu!

 Disney'in Alaaddin filminden: vezir Cafer gücü ele geçirmiş,
sultanı soytarı kılığına sokup kukla gibi iplerle bağlamış, suç ortağı Iago da sultanın ağzına hınçla avuçavuç kraker tıkarak eğleniyor. Düşeni ezmenin dayanılmaz tadı!

Ertesi gün, 29 Aralık, hemen gazete almaya gittim; özellikle Sözcü gazetesinin bu konuda ne diyeceğini merak ediyordum. Nihayet vaktiyle baştacı edilip sonra da yerin dibine batırılan o insanların hukukunu savunan tek gazeteydi. Ve o insanlar, hataları ne olmuş olursa olsun, cüretli hareketleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin ömrünü uzatmış, fırtınalardan geçmiş toplumun durularak huzurlu bir dönem daha geçirmesini sağlamışlardı.

Gerçekten de Sözcü cesaretli bir şekilde ithamların asılsız olduğunu ön sayfadan, manşetten ilan etmişti! Sözcü’ye göre:

Mali Suçları Araştırma Kurulu askeri müdaheleyi gerçekleştirmiş olan beş general ve bir amiralin mal varlıklarıyla ilgili bir rapor hazırlayıp mahkemeye göndermiş. Ön sayfa haberine göre bu rapordaki bilgiler, müdahillerin avukatları tarafından çarpıtılarak basına sızdırılmış. Sayfa 14’te Saygı Öztürk’ün yazısına bakılırsa gerçeği aksettirmeyen bilgiler raporun kendisinde var.

Gelelim iddialara:

Merhum Gen. Sedat Celasun’un gelini Füsun Celasun’un “Ankara Çankaya’da 224 daireli, beş katlı 28 bloktan oluşan kâgir apartmanı” varmış. Eczacı Füsun Celasun şu sözlerle hepsini inkâr ediyor, “adıma kayıtlı bir tek daire bile bulunmuyor. Bir kişi için bu kadar büyük yalan ve iftira olur. MASAK niçin böyle bir şey yazdı anlamış değilim. Ben şu anda babamdan kalan ve annemin de oturduğu evde kalıyorum. Eşim, emekli albay Mustafa Celasun adına da bir ev bulunmamaktadır. Kayınpederim rahmetli Sedat Celasun’un da para pulla hiç ilgisi yoktu. Hepsi hayal ürünü. Ankara’daki jandarma lojmanlarını benim üzerime göstermişler. Bu kadar da olmaz ki.”

Merhum Amiral nejat Tümer’in gelininin İstanbul Etiler’de bir banka şubesinde toplam 750 000TL varmış. Gerçek mi bilmem ama buna “n’olmuş yani” denir; İstanbul’da bir apartman dairesi için iki mislini, hatta fazlasını istiyorlar ve alıcı buluyor. Eski gelininin ise aynı şubede dört ayrı hesabı varmış. Bunda da şaşırtıcı bir şey görmüyorum!

Merhum Gen. Nurettin Ersin’in oğlunun ise “Çankaya’da apartmanı, Bodrum’da 29 blok, 169 bağımsız bölümden oluşan binaları” varmış. Gelini Gülten Jülide Ersin’inse Ankara’da 14 blok apartmanı” varmış. Burada gerçeğe yaklaşan tek şey, Nurettin Ersin’in kızı Yıldız Ülgenalp’in (oğlunun değil yani) Bodrum Gümüşlük’te bir yazlık evi varmış, kapı numarası 16/9, hayâl gücü ve kötü niyet de bunu 169 yapmış.

Gelelim şu anda yargılanmakta olan Evren ve Şahinkaya’ya.

Şahinkaya’nın damadı Mustafa Cemil’in "Gebze’de üzerinde kereste fabrikası olan tarlası, Yalova’da 90 dubleks binası ve 3 adet tek katlı işyeri” varmış. Sözcü’de bu iddia hakkında malesef bir yorum yok. Oğlu Serdar’ın da Kadıköy’de dairesi varmış. Benim de var, bunda da şaşırtıcı birşey görmüyorum!

Sözcü’nün aktardığına göre Tahsin Şahinkaya, Fenerbahçe’deki evi depremde zarar görünce lojmanlara taşınmış, oradan çıkmak zorunda kalırsa kendi adına bir yeri yokmuş. (“Balyoz” mahkûmları gibi askerlikten gelen hakları ellerinden alınırsa lojman hakkı da gider!) Ama zaten ona da Silivri’de bir köşe hazırlamak istediklerine göre bu gerçek bir problem değil!

Ve yıldızımız Kenan Evren! Damadı Maksut Süleyman Göksu’nun “Ankara’da 3 betonarme kâgir bina ve müşterekleri, Erzurum’da arsa, Ankara Gölbaşı İncek’te imarlı 4 adet arsa, Hatay Karapelit’te 10 adet arsa, İskenderun’da 7 adet arsa, Marmaris Turunç’ta arsası” bulunuyormuş. Göksu Sözcü’ye şöyle diyor: “Ankara Çankaya'da 3 bloklu apartmanlarımız olduğu belirtiliyor. Bulunduğum yerde üç blok var. Bunlardan birinde de benim oturduğum ve 1996 yılında aldığım bir daire var. Neredeymiş bu kadar dairem göstersinler. Erzurum ve Hatay’da annemin ailesinden kalan mallar var. Hepsinin üzerinde 80-100 hisse var.”

Evren’in diğer damadı Erkan Güvrit’in ise “İstanbul Sarıyer’de 41 bloklu kagir apartman ve arsası ve Şişli’de rezidansı” varmış. Gürvit ise şöyle diyor: “şu anda İstinyepark’ta 41 bloklu bir sitede oturuyorum. Ancak MASAK beni 41 blokun sahibi gibi gösterdi.” Erkan Gürvit’in MASAK’a yazdığı ve Sözcü’de de yayınlanan mektubunu aşağıda paylaşıyorum.

Kenan Evren'in damadı Erkan Gürvit'in MASAK'a mektubu.

Aileler kendilerini istedikleri kadar savunsunlar, isterlerse meseleyi yargıya götürsünler. Hatta belki birkaç davayı da kazanabilirler. Onları ne “yandaş” denilen basın aklar, ne de 12 Eylül’ü dilinden düşürmemiş olan hükümet karşıtı basın. Kanun zoruyla tekzip yazdırsalar da bu tekzipler 28 Kasım’daki manşetler ve radyo haberleri gibi olmayacaktır. Karalama kampanyasına dimdik karşı durmakla Sözcü şapka çıkartılacak bir cesaret göserisinde bulundu.

Mehmet Türker’in 1 Aralık 2012’de çıkan köşe yazısına göre aynen öyle olmuş. Bir kısmını aktarıyorum.:

"UTANMAZLIĞIN BU KADARI!..
"MASAK raporlarına dayanarak Evren ve konsey üyelerinin mal varlıkları gazetelerde yer alınca, iktidar yandaşları ve bilumum yalaka sevinçten zıplamaya başladı!..
"Sonunda büyük bir yalan olduğu ortaya çıktı!.. Vahim hatalar "yapılmış; örneğin jandarma lojmanları mal varlığı gibi gösterilmiş, kapı numarası 16/9 olan ev, 169 yazlık olarak geçmiş...

MASAK başkanı bu bilgilerin yanlış ve abartılı olduğunu belirterek, yayımlanmasının da suç olduğunu söylüyor!..
"Oysa, yalakalar nasıl kıyameti kopartmış, köşelerinde neler döktürmüşlerdi...
"Şimdi anlaşılıyor ki bu bir tezgah!..
"Bir merkezden kara propaganda yapılıyor!..
İlk gün manşetlerde yer alan haberin yalanlaması ya iç sayfalarda yer alıyor, veya hiç yer almıyor...”
 "12 Eylül müdahelesine bakış açınız ne olursa olsun, bizi adaletsizliğe karşı koruması için kurulmuş kurumların ideolojik amaçlarla bu kadar açık, bu kadar adaletsiz karalama kampanyalarına girişiyor olabilmeleri sizi ürkütmüyor mu?"


ENGLISH
The footnote links do not work; you will have to scroll down to to the footnotes for expanded information. Opening the blogsite on two seperate windows and keeping one on the footnotes will make it easier to go back and forth. Sorry for the inconvenience, I'm no expert!.
Other links should work.

The early morning rituals at our home generally go like this: I get up early to occupy myself with my hobbies- usually my animation- and when my wife gets up, we prepare breakfast. While setting the table, I turn on the TV for the BBC children’s programs- and then my wife comes in and switches it to Kanal B, in time for some unappetizing news.
Of all the channels one receives through regular means, like house antenna or the cable services, Kanal B is the least government influenced.[1] It is broadcast by the Başkent University of Ankara, hence the “B”. The founder and rector of this university has been held in the Silivri prison- still without verdict-  since April 13th, 2009, facing unclear charges within the framework of the Ergenekon “conspiracy” trials.[2] So it was doubly shocking to hear, with my own ears, from the news broadcast of that channel, the sheer wealth in property and fat bank accounts attributed to the families of the four generals and one admiral who had conducted the intervention of September
12th, 1980, the surviving two of whom are now being tried for that action![3]

“Well, that‘s another day shot!”, I thought! 
This was the morning news of November 28th, 2012; the staggering list went on and on, the obvious implication being that the September 12th intervention, the “coup” in more common parlance, was conducted for material gain, or if not that, that the military men involved and their families are greedy and unscrupulous enough to profit so shamelessly from the situation.

Frame from Disney's Aladdin. After Jaffar's access to power, the fallen Sultan is dressed up as a fool and strung up like a puppet. His henchman Iago entertains himself by stuffing crackers down his mouth. Hit them, now that they're down! 

The very next day, the 29th, I rushed to see what Sözcü had to say about it- being the only newspaper that shows anything like support for those people who, whatever their faults in execution may have been, gave our country another lease of life through their daring action.[4]

The Committee for Researching Financial Crime (MASAK[5]) had filed a report on the material wealth of the families and submittedtit to the court. The front page of Sözcü blames the lawyers of the many plaintiffs in the case for spreading a biased interpretation of the actual report, but a more in-depth article (on page 14, by Saygı Öztürk) claims the report itself is prejudiced. 

According to claims, the daughter-in-law of the late General Sedat Celasun owns "28 five-story apartment buildings" comprising a total of "224 apartments" in Çankaya (Ankara). Mrs  Füsun Celasun, the lady in question (occupation: pharmacist) disclaims all, stating she has "not a single apartment to her name," and "Neither does her husband", she adds.

"The daughter in law of Admiral Nejat Tümer is supposed to have “750 000 TL.” – about  $420 000-  in savings in an Istanbul bank (to this, one can easily say “so what? There are apartments on the market for twice as much, and more, and they are not without buyers!)”) and his previous daughter-in law has "four in the same branch" (and the point is...?)

As for the late General Nurettin Ersin, his son Oktay Ersin allegedly owns “169 villas in Bodrum”. and “an apartment building with 14 apartments” in Ankara. The only thing true here, according to the counterclaim by the family, is that the daughter (not son) Yıldız Ülgenalp owns one summer home in Bodrum, with the house number 16/9, which was somehow mutated to “169 villas”. The general’s daughter-in- law, Gülten Jülide Ersin, supposedly owns “14 apartment buildings” in Ankara.

As for the two surviving generals facing all the charges,

General Tahsin Şahinkaya‘s son-in-law is supposed to own “a tract of land that comprises a lumber factory in Gebze, 90 blocks of duplexes in Yalova, and three one-story offices.”  The claim against his son is more modest: Serdar Şahinkaya apparently has an apartment in Kadıköy (as indeed we also do!).

Contrary to these claims of riches, according  to Sözcü General Şahinkaya himself  has had to vacate his apartment in Fenerbahçe (İstanbul) due to damage sustained in the earthquake
[6]and move to lodgings provided by the military. If he is evicted from there, (as the eventual court verdict might demand- considering what has happenned to the Balyoz- “Sledgehammer” defendants![7]) he will be forced out of his only home. But no worry there, they will solve that problem by providing lodgings in prison!

General Kenan Evren’s son-in-law (Maksut Süleyman Göksu) is said to own: 3 buildings in Ankara’s upmarket Çankaya area, four plots in Gölbaşı, 10 in Hatay, 7 in İskenderun, and one each in Erzurum and Marmaris. As for his other son-in-law (Erkan Gürvit), he is said to own: 41 apartment blocks in Sarıyer (İstanbul) and a luxury apartment in ths Şişli (İstanbul), both very expensive districts

Mr Göksu says: "They say we own three apartment buildings in Ankara. "there are three buildings where we live, and in one of them is the flat where I live, and which I bought in 1996. Let them show me where all these buildings I own? There is some property inherited from my late mother in Erzurum and Hatay, but the inheritance is split 80-100 ways on all of them."

Mr. Gürvit shared with Sözcü the letter he addressed to MASAK in which he gives the full list of his and his wife’s real property, according to which the “41 apartment blocks” is totally unfounded fiction. (Letter reproduced below.) He told Sözcü he is presently living in an apartment complex composed of 41 apartment buildings; the report makes it out as if he owns all 41 buildings!


Erkan Gürvit’s letter to MASAK.[8]

The families may protest all they like, they may take their causes to court, they may even win their cases, the pro-government press- which consist most of the Turkish press- plus the anti-government press that still has an axe to grind with “September 12th” will never honour the objections of the families; at best, they will ignore them, and if forced by law, they will acknowledge as inconspicuously as possible. On this point, Sözcü stands alone in immediately raising its voice against the slander.

According to Mehmet Türker’s article on in Sözcü on December 1st, the committe (MASAK) has acknowledged that the information in the report was exaggerated or untrue, and further, that it is a criminal offense to publish them. According to the same article, the pro- government press, so ready to make headlines of the slander, either relegated the confutations to the inside pages or not bothered at all.

Wherever you stand on the September 12 issue, you must agree that there is something horrifying in witnessing slander so openly practiced for ideological ends, by the very institutions that are there to protect us from injustice.



[1] The Ulusal channel, making common cause with the Aydınlık newspaper, is accessible only by sattelite dish
[2] See "The Flag and the Ribbon”, 30 May-Mayıs-2012
[3] See the adjoining  two articles,”TheTrial of Evren and Şahinkaya” and “1980 minus One” from yesterday, 1 November-Aralık 2012.
[4] Aydınlık, which offers the strongest opposition to the government, ignored the topic. Having so long railed against “September 12”, the Aydınlık newspaper/Ulusal channel front is not about to make an about-face. . I remember once hearing Sabahatin Önkibar on Ulusal daring the government to put the generals of September 12th on trial. Besides hosting a program on Ulusal, Önkibar is also a columnist in Aydınlık. The Aydınlık/Ulusal front is openly supportive of the imprisoned generals and officers of today (see “TheSledgehammer Verdicts”, 22 September-Eylül- 2012, and “Reacting to theSledgehammer Verdicts”, 26 September-Eylül- 2012), but does not extend its sympathy to the generals of “September 12th”.
Strangely, General Necdet Özel, the present chief of staff, is roundly and harshly criticised by exactly the same circles for stearing clear of involvement in politics.. On April 29th 2012, an article in the Cumhuriyet newspaper, columnist Bekir Coşkun wrote a parable about a dog named Paşa (“General”) content to do its master’s bidding and wear his collar in return for being fed, This was an open jab at Chief of Staff  Gen. Özel for his non-political approach, and elicited an offended response from the General Staff website.
[5] Mali Suçları Araştırma Kurulu.
[6] Of August 17th, 1999.
[7] As I reported in “Reacting to the ‘Sledgehammer” Verdicts”, 26 September- Eylül 2012.
“...Another cute embellishment of the verdicts was that the condemned officers lose their conjugial rights as husbands, paternity rights as fathers, and retirement benefits.” 
[8] Translation:
TO THE MINISTRY OF FINANCE OF THE TURKISH REPUBLIC, COMMITTEE FOR RESEARCHING FINANCIAL CRIME
The newspapers of  28 11 2012 have reported that I own a building with 41 apartments in Sarıyer and a luxury apartment in Şişli including the surrounding lot.
We do not know the truth of how this happened, but the information that has reached the public is completely false. A simpe check of land registry data would have sufficed to bring out to truth. Though I am in no way required to do so, I am now declaring all the real estate registered in my and my wife’s names.
a. Istanbul, 1.Levent, apartment flat, 3+1, 120 sq. m., (belonging to my wife).
b. Two apartment flats in Sarıyer, İstinye, one belonging to my wife, joint ownership by both of us for the other, 150 sq. m., 3+1.
c.An apartment flat,  jointly owned with my wife, in Şişli Bomonti, 118 sq. m., 2+1.
d.A three-story apartment building in Bodrum, belonging to my wife, 270 sq. m. (The contractor provided separate deeds for each floor, so from the deeds, it appears as if she owns three homes. However, we have sought declaratory at a Bodrum court which has certified that, since it is used by a single family, it counts as one home.)
This is the complete list of real estate owned by myself and my wife. We own no other property in Turkey or anywhere in the world. This does not mean we will be limited by them in the future. On the other side of the coin, it is not a crime for one to invest one’s savings in propery. This information is being used to launch vulgar attacks on our family and our family’s elder.
In conclusion, I request that you immediately make public this true list of real estate owned by myself and my wife.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder