22 Eylül 2012 Cumartesi

"BALYOZ" HÜKÜMLERİ- "SLEDGEHAMMER" VERDICTS


TÜRKÇE (For English text please scroll down.)

Bugün 22 Eylül 2012. “Balyoz” davası dün neticeye bağlandı.  Yüzlerce subay hüküm giydi
Son yılların tutuklama ve mahkeme furyasında kaç subayımızın başını yediler merak edip duruyordum, çetelesini tutmak kolay değil.  Neyse ki bugünün Sözcü’sünde Emin Çölaşan merakımı giderdi. Kendisi de Balyoz sanığı olarak Hasdal’da mahpus yatan Albay İkrami Özturan’ın henüz yayınlanmamış Balyoz Davası... Elveda isimli kitabından aktardığına göre “Balyoz, Ergenekon, İnternet Andıcı, Poyrazköy, Kafes, Amirallere Süikast, Gölcük Aramaları, Casusuluk, Şantaj, Fuhuş, Hipnoz, 12 Eylül, 28 Şubat, Erzincan, Zirve Yayınevi gibi çeşitli davalarda Ağustos 2012 sonu itibariyle tutuklu olan askerlerin sayısı 1015.”

Balyoz davasında 365 sanık var. Bunlar içinde general ve amirallerin sayısı 95. Diğer rütbelerdeki subaylar 233, astsubaylar 35, artı iki de sivil.

Gelelim bağımsız yargının kararlarına:

Aydınlık’tan aldığım sayılara göre üç sanık, eski birinci ordu komutanı Org. Çetin Doğan, eski hava kuvvetleri komutanı Org. İbrahim Fırtına, eski deniz kuvvetleri komutanı Özden Örnek için “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” verilmiş. Darbeyi gerçekleştirmedikleri için 20 yıla indirilmiş. 79 sanık 18’er  yıla, 218’i 16 yıla mahkum edilmiş. (Ancak “iyi hali” görülen 22 sanığın hükmü 13 yıl 4 aya indirilmiş.) 34 tane de beraat var.

Hüküm giyen generallerin 20’si muazzaf, 68’i emekliymiş. 18’er yıl alan iki de emekli albay var.

(Not: Bunlar ertesi gün gazetenin naklettikleri sayılardır. Almanya'dan Demokratisches Türkeiforum şöyle naklediyor: 3 sanığa, Aydınlık'ta nakledildiği gibi, 20 yıl, 78 sanığa 18 yıl- ki bunlardan biri 15'e indirilmiş, 214 sanığa 16 yıl- ki bunlardan 22'si 13 yıl 4 aya indirilmiş, bir sanığa da 6 yıl, 36 beraat. Kaynak: Urteil im Balyoz verfahren  http://www.tuerkeiforum.net/Meldungen_im_September_2012  )

Bugünkü Aydınlık “Kemal’in Askerlerini Selamlıyoruz” şeklinde başlık atmış.

 Aydınlık, 22 Eylül 2012

İşçi Partisi’yle yakın ilişkisi olan sol eğilimli Aydınlık gazetesinin askerlerimize ve TSK’nın savunduğu ideallere bu kadar canıgönülden sahip çıkmasında hafif kara mizah yok mu? Solcularımız vaktiyle Marx’ı, Lenin’i, Mao’yu yüceltip kendi Atatürk’ümüzü pek de o kadar iplemezken şimdi “Kemal’in Askerlerini” selamlıyor, hatta düzenledikleri yürüyüşlerde “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye slogan atıyorlar. Oysa kendi “devrimlerine” bir engel teşkil ettiği müddetçe askerleri içte ve dışta kötülemekten geri durmuyordu solcular. Batıda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin olumsuz imajını yaratıp besleyenlerin başında solcu yazarlar, gazeteciler, filmciler, şarkıcılar, söz yazarları, şairler vardı, şimdi faydasını AKP görüyor. Sol kanat asker düşmanlığını o kadar israrla devam ettirdi ki çark etmekte çok geciktiler . Bekledikleri sol devrim gerçekleşmeyip irtica darbesi, hem de kendi açtıkları yoldan, gelip karşılarına çıkınca ordumuzun “Cumhuriyetin bekçiliği” görevinin önemini anlayıverdiler. Daha düne kadar Evren ve Şahinkaya’nın 12 Eylül müdahelesinden dolayı yargılanmalarını pek bir istiyorlardı. Şimdi Genelkurmay Başkanı Özel siyasete karışmıyor diye kızıyorlar. İnsanları memnun etmek mümkün değil!

Bu yazının yanında bir yazı daha yayınlıyorum, aslında onu önce hazırlamıştım ama bugünkü gazeteleri görünce kendimi tutamadım. Öbür yazım Milli Eğitim Bakanlığı’nın emriyle kaldırılan andiçme geleneğiyle ilgili. AKP’nin amaçları belli, ülkeyi sürükledikleri istikamet artık şüpheye mahal bırakmıyor, her cenahtan demokratik aydınlar elbirliğiyle TSK’yı siyasi hayattan attılar. Peki, karanlığa doğru bu  kayışımızı kim durduracak? Bunu içten soruyorum, şimdiki zavallı, hain nesli bırakın çocuklarımızı kim kurtaracak? Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ve Bahçeli’nin MHP’si adeta AK.’ye karşı olan oyları toplayıp etkisizleştirmek için çalışıyor. İşçi Partisi bugün hükümete karşı olan vatansever tepkiyi belki de şimdilik, günü gelince tekrar kendi ajandasını gerçekleştirmek için kullanıyor olabilir. Atatürk’ün” İstiklal ve Cumhuriyeti” emanet ettiği gençlik cop ve hapisle mükafatlandırılıyor. Yargı zaten Alis Harikalar Diyarında masalındaki mahkeme sahnesi gibi: “önce ceza, sonra karar”! Kim kaldı öyleyse?

Düşman dayamış bağrına vatanın hançerini
Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini

Demiş vaktiyle Namık Kemal
 
ENGLISH
The footnote links do not work; you will have to scroll down to to the footnotes for expanded information. There are only three footnotes to this article, so it shouldn't be too much of a bother. 
Other links should work.

Today is September 22nd, 2012. The “Balyoz” (“Sledgehammer”)  trials have come to a close yesterday. Literally hundreds of officers have been convicted.


How many military men have been harrassed in the various trials and arrests? I had lost count, but Emin Çölaşan in today’s Sözcü quotes from a yet unpublished book Balyoz Davası- Elveda  (“Farewel... the Sledgehammer Case”) by Col. İkrami Özturan, himself a Balyoz suspect under arrest. 

According to this source:


In August 2012, the number of military personnel placed under arrest under various excuses, including the Balyoz and the infamous Ergenekon cases, reached 1015. It’s good to have a number at last![1]


The Balyoz (“Sledgehammer”) conspiracy trials had 365 suspects, of which 95 are generals and admirals, 233 officers of other ranks, 35 non-commisioned officers and 2 civilians.


According to Aydınlık, 3 suspects have been convicted to life imprisonment for “plotting a coup”, commuted to 20 years because they never carried it out[2]. 79 suspects have been sentenced to 18 years, 218 to 16 years. (22 were commuted to 13 years 4 months for good behaviour.) There were 34 acquittals.


Of the convicted general and admirals, 20 were in active service, 68 were retired. Two retired colonels also received 18 years.

(These are numbers reported on the following day in Aydınlık. According to Demokratisches Türkeiforum, the numbers are as follows: 3 received 20 years, as reported in Aydınlık, 78 received 18, of which one was commuted to 15, 214 received 16, of which 22 were commuted to 13 years and 4 months, and one to six years. Acquittals: 36.  My source: Urteil im Balyoz verfahren  http://www.tuerkeiforum.net/Meldungen_im_September_2012  )


Today’s Aydınlık salutes the convicted officers as “Kemal (Ataturk’s) Soldiers".


Aydınlık, September 22nd 2012

There is a bit of tragic humor  in the fact that the left leaning Aydınlık, with its strong links to the Turkish Labor Party (İP), is now the staunchest and most outspoken supporter of the Armed Forces and what they represent. Once honouring Marx, Lenin and Mao well over our republic’s founder, Kemal Atatürk, now the leftist intelligentsia salute “Kemal’s soldiers” on their headlines and shout “We are Mustafa Kemal’s Soldiers” in the protest marches they organize. 

The left wing was not reluctant to bad-mouth the military so long as it stood as an obstacle to its own revolution. Left-wing authors, filmmakers, singers, songwriters, authors were instrumental in the implanting a negative image of the Turkish Armed Forces in the west, and the AKP has been reaping the benefits with great success. The left wing was for a long time so steeped in its anti-military stance that it took the longest time to backtrack, and now that the leftists realize that it is not a left wing revolution that has gained the upper hand, but a fundamentalist one, they have belatedly started to appreciate the role and value of the Armed Forces as the “Guardians of the Republic”. Until yesterday, they were very supportive of Generals Evren and Şahinkaya being tried for the military intervention of September 12th, 1980.[3] Now the very same group of people are condemning the present chief of staff for General Özel for not acting! There’s no pleasing some!


Together with this post, I am posting my feelings regarding the discontinuation of the “oath”, so long a tradition for primary school children. The intentions of the AKP being by now clear, the direction in which they are driving the nation leaving no more room for  doubt, the Armed Forces effectively silenced- as the democratic-minded intelligentsia across the political spectrum has for so long wished, I would really like to know who will stop this accelerating slide to doom! I ask empathically, forget our pathetic treacherous generation, who will save our children? Kılıçdaroğlu’s CHP and Bahçeli’s MHP, who act as if they are there only to absorb and neutralize the opposition votes? The Labor Party, who may well be channeling patriotic outrage against the government only until it feels right to bring up its own agenda again? The youth, to whom Atatürk entrusted our “freedom and republic”, but find themselves clobbered and imprisoned for their troubles? The judiciary, with their Alice-in-Wonderland trials? (“Sentence first, verdict afterwards!”)


“...The enemy presses his dagger against the motherland’s chest

There is no one to save the ill-fated mother...”


as the poet Namık Kemal once said!




[1] These numbers do not include civilians, be they intellectuals, academicians, journalists, students, officials from other parties etc.
[2] Full-General Çetin Doğan, former commander of the 1st Army, Full-General İbrahim Fırtına, former commander of the Air Force, and Fleet Admiral Özden Örnek, former commander of the Navy.
[3] I don’t favour the usual appelation ”coup”, which, like so many other things, play into the hands of the AKP There was de facto civil war and the intervention was made to return the country to its previous state- the status-quo- not to alter it. A new constitution, later maligned as “the constitution of the coup”, was approved with %91.37 of the electorate voting “yes” (1982). Democratic elections were held again three years after the intervention, in 1983- though with only three approved parties. Parties of all persuations resurfaced before long, General Evren stepped down in 1989, after seven years as head of state, the normal term for presidency. Though a right-wing government had been forced to step down at the time of the intervention, the left has been the most vengeful against the “September 12th coup”. It may not be unfair to suppose that the reason for the antipathy is that it blocked the way to a left-wing revolution. It certainly never occured to them that a fundamentalist Islamic party would rise and, thanks to the groundwork laid by the left wing, easily discredit the Armed Forces and change the “Constitution of the Coup” in favour of their own. The referendum  for the AKP’s own constitution was pointedly held on September 12th, 2010, the anniversary of the maligned “coup”! It passed with %57.88 in favor, considerably less than the constitution of 1982.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder