2 Şubat 2013 Cumartesi

UĞUR MUMCU'YU ANMA- REMEMBERING A DEAD JOURNALIST


TÜRKÇE (For English text please scroll down.)

Uğur Mumcu cinayeti dosyasının zaman aşımı nedeniyle artık rafa kaldırılıyor olması bu seneki anma etkinliklerine daha bir önem ve anlam kazandırdı. Zaman aşımı süresini uzattırmak, hatta cinayet hâllerinde büsbütün kaldırmak için gösteriler yapıldı.

Uğur Mumcu 24 Ocak 2012’de Ankara’da evinin önünde arabasına konan bir bombanın patlamasıyla hayatını kaybetmişti. 

Uğur Mumcu ve 24 Ocak 1993'te evinin önünde infilâk eden arabası.
(Görüntü medyadan.)

Tutuklamalar olmuş, cezalar verilmiş, ama sonuçlar pek kimseyi tatmin etmemişti. Vikipedi (Radikal gazetesinden bir habere dayanarak ) İslâmi Hareket, İBDA-C (“İslâmi Büyük Doğu Akıncıları Cephesi”), Hizbullah ve PKK’nın eylemi üstlendiklerini aktarıyor. (http://tr.wikipedia.org/wiki/U%C4%9Fur_Mumcu ) Mossad ve CIA bağlantıları görenler var. Öte yandan hükümetin savcıları Ergenekon bağlantısı çıkarmaya bile çalışmışar (22 Ocak 2008’de tutuklanıp hâla tutuklu yargılanan emekli Tümgen. Veli Küçük ile ilişkilendirerek.) Hükümet karşıtları ise cinayetin arkasında- ister köktendinci olsun ister kapitalist-emperyalist, AKP’yi ülkenin başına getiren güçlerin bulunduğunu düşünüyorlar.

Mumcu’yu ve onunla beraber diğer öldürülmüş veya hapsedilmiş gazeteci ve aydınları anmak için birçok etkinlikler düzenlendi.  Biz, bize yakınlığından dolayı Caddebostan Kültür Merkezi’ndeki programa gittik. Program CHP’li Kadıköy Belediyesi tarafından hazırlanmıştı ve ücretsizdi. 

Uğur Mumcu'yu anmak için  24 Ocak 2013'te CKM'de toplananlar.
(Görüntü kendi kameramdan.) 
Program Uğur Mumcu hakkında görsel bir gösteriyle başladı. Bilgisayarda bulunan video dosyalarını projeksyonla sunmaya, sesi de kocaman hoparlörlerden vermeye çalışınca sesler anlaşılmaz bir uğultuya döndü. Zaten bilgisayardan sunum yapılacaksa önceden iyice denemek şarttır. (Bundan benim de çok kötü tecrübelerim olmuştur!) Seyirciler yuhalamalarla gösteriyi durdurdu; bunu Uğur Mumcu’nun anısına bir saygısızlık  saymışlardı ve zaten Kılıçdaroğlu’nun etkisiz ve hatta işbirlikçiliğe varan sözde muhalefetinden dolayı CHP’ye karşı bir hayâl kırıklığı hissediyorlardı. Belediye başkanı Selami Öztürk projeksyona devam etmekte israrcı olmadığı gibi çok akıllı bir şekilde Kadıköy’lülerin dik duruşlarını, bozuk bir şeyi kabullenmeyen karakterlerini methederek havayı yumuşattı. Bir Kadıköylü olarak bu karakter analizini sevdim ve ben de yumuşadım!

Salon çok büyük olmasa da büyükçedir ve oturacak yerler dolmuş, insanlar iki tarafta duvar boyunca basamaklara taşmışlardı. Kadıköy gittikçe yükselen bir köktendinci denizde Atatürkçü-lâik bir adadır zaten. Bu bağlamda Göztepe parkına cami yapma projesi bir ihtiyaçtan değil, bu adayı da boğma teşebbüslerinden biri gibi gözüküyor. Yedi sene önce Danıştay kararıyla iptâl edilen proje şimdi ısıtılıp tekrar önümüze konuyor, 22 Kasım 2012’de Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AKP’li oylarla geçmiş. Ama adayı tehdit eden bir tsunami de  “Kentsel Dönüşüm” ile geliyor olabilir!  Eski imar normlarını hiç kaale almayan “depreme dayanıklı” yapılar aynı alana daha çok insan sıkıştırmak, aynı yolları daha çok otomobille doldurmak gibi deprem bölgesine uymayan sonuçlar getirmek dışında Kadıköy toplum kesitinde de ciddi farklılıklar getirebilir. Yüzlerce yeni pahalı daireyi servetini hükümete borçlu bir kesim satın alıp yerleşirse Kadıköy’ün karakteri değişebilir, laik Atatürkçü kesim burada da azınlığa düşebilir.

Eski imar normlarını paralayıp geçen yeni yapılara Göztepe parkından bakış. (Bu yapıları başka açıdan görmek için bkz. "Kahraman Olmak", 17 Ocak 2013.)
(Görüntü kendi kameramdan.)
Belediye başkanı Öztürk’ün açılış konuşması ve gazeteci Fikret Bila’nın Uğur Mumcu ile ilgili sunumundan sonra Sadık Gürbüz ve Selda Bağcan’ın grupları eşliğinde verdikleri güzel konserleri dinledik. Yurtsever şarkılar ve devrim şarkılarından oluşmuş programlarını sundular. (’80 öncesinde bunlar birbirleriyle bağdaşmayan türlerdi,nihayet barıştılar!) Beni en etkileyenler seyircilerin de katıldığı şarkılardı; daralan kuşatmada beraberlik ve dayanışma duygusu alıyordum. Sadık Gürbüz’den sözleri güncelleştirilmiş Ankara Türküsü’nü ve Selda Bağcan’dan Aşık Mahsuni Şerif'in Sarı Saçlım Mavi Gözlüm’ü aşağıda paylaşıyorum.
Videoklip:
Birincisi:Sadık Gündüz'ün yorumuyla Ankara Türküsü
İkincisi: Selda Balcan'dan Aşık Mahsuni Şerif'in Sarı Saçlım Mavi Gözlüm'ü.
(Kendi objektifimden.)

Videoclips
First one: Sadık Gündüz sings Ankara Türküsü ("The Ankara Song")
Second one: Selda Bağcan sings Sarı Saçlım, Mavi Gözlüm ("My Blond and Blue Eyed One")
(From my own camera.)

English
The footnote links do not work; you will have to scroll down to to the footnotes for expanded information. Opening the blogsite on two seperate windows and keeping one on the footnotes will make it easier to go back and forth. Sorry for the inconvenience, I'm no expert!
Other links should work.


Uğur Mumcu was a journalist-writer who stepped on a lot of toes with his articles and books. That’s why there were, and still are, a lot of rumors and assumptions regarding his murder twenty years ago. He was victim of a car bomb on January 24th 1993; pieces of his car and of his body were literally scatterd on the street in front of his home in Ankara. 

Uğur Mumcu and his car blown up car, Ankara, January 24th 1993.
(Image from the media.)

Several organizations claimed the act: Vikipedi (Turkish Wikipedia)[1] quotes “Islamic Movement” (İslami Hareket), İBDA-C[2], Hizbullah, and the PKK There were a number of convictions but many people are dissatisfied with the results and suspect CIA and Mossad connections in the murder. The government’s prosecution has even attempted a linkup with the fictitive Ergenekon network .[3] The general consensus among government opponents is that the murder has connections with some or several of the powers, be they fundamentalist-Islamist or capitalist-imperialist, that have brought the AKP to the head of our country.

The statute of limitations on the Mumcu murder was to run out on this past January 24th, and there was an effort by his supporters and followers, mainly opponents of the AKP regime, to extend the 20-year limit for murder enquiries, or even lift that limit completely. Understandably, the day of remembrance, organized annually, had a more empathic feel this time around. Activities were organized at various centers around the country, and in the person of Mumcu, respects were paid to all murdered or jailed journalists and intellectuals. 

We attended the activity held at the Caddebostan Cultural Center[4] close by. It was organized by the Municipality of Kadıköy: the mayor being from the opposition CHP[5], it is understandable that this Municipality should sponsor an anti-government event. Entrance was free and Mayor Selami Öztürk made an introductory speech.

Assembled audience awaiting the start of the evening of remembrance for Uğur Mumcu and other murdered or jailed journalists and intellectuals, January 24th 2013, Caddebostan Cultural Center, İstanbul. 
(Image from my camera.) 

The medium-sized auditorium was full, with people sitting in the aisles. The Kadıköy district is a stronghold of Kemalist secularism and feels more and more isolated in a rising fundamentalist flood.[6]

The evening started with video presentations about Mumcu, projected from files stored in a computer, and as I have come to expect from too much reliance on computer technology, it was disastrous; the sound was distorted and the audience soon rebelled with hoots and jeers, indignant of what they took as disrespect for Mumcu’s memory. People also have pent up anger for the CHP for its inneffective opposition that goes as far as complicity.[7]

Mayor Öztürk calmed the storm, wisely choosing to praise the headstrong spirit of Kadıköy, unwilling to accept nonsense, and I am inclined to agree- if only because I desperately need something to be proud of.

There was a visiting guest[8] talking about the martyred journalist, followed by concerts by two fine performers and their bands: Sadık Gürbüz and Selda Bağcan. They performed a selection of revolutionary and patriotic songs (incompatible genres before 1980, nice to hear them together now- I think!) Especially moving were patriotic songs sung with audience participation, generating a feeling of solidarity in the face of clear and present danger. Sadık Gürbüz performed the traditional Ankara Türküsü (“Ankara Song”) with a twist; originally a song of victory and a praise of Kemal Atatürk, the words were in this case modified to fit modern circumstances. Selda Bağcan sang the popular Sarı Saçlım, Mavi Gözlüm (“My Blond Haired, Blue Eyed One”), a song of longing for the national hero Kemal Atatürk (who was blond and had blue eyes). 
  "Blond and blue-eyed one"- portrait by Mihri Müşfik Hanım (a.k.a. Mihri Rasim), lady painter (detail).
These two songs were sung together with the audience, which I found quite poignant. I  share those two songs here (videoclips above).

The lyrics can do with some clarification: Mustafa Kemal started on his great quest to liberate and reform the country with a journey by ship along the Black Sea coast, disembarking at Samsun.[9] Hence the line:

“...Bu gemi, bu Karadeniz...”

(“This ship, this Black Sea”)

And

“...bir daha gel, gel Samsun’dan...”

(“...come, come once again from Samsun...”)

calling the departed hero to come and save the nation again, as he had done in its darkest hour.


"...this ship...", the Bandırma.
“Ghazi” (one who has seen battle, a war veteran), “Pasha” (general) “Mustafa Kemal” and “Atatürk” (Mustafa Kemal's surname after the introduction of surnames in 1934) all refer to the same person.

"Mahsuni", the name of the bard who wrote the song, appears within the last stanza in accordance with Turkish poetic tradition.


Vikipedi’s source for the organizations claiming the murder is an article in the newspaper Radikal.
There is also an Wikipedia article in English with somewhat varying content:
[2] İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi (“The Front of the Raiders of the Great Islamic East”)
[3] Based on claims of an informant, pointing at retired Brig. Gen. Veli Küçük, an Ergenekon defendant indicted Jan.22nd, 2008. and held in custody since.
[4] CKM, Caddebostan Kültür Merkezi.
[5] Cumhuriyet Halk Partisi, “The Republican People’s Party”.
[6] The government insists on building yet another showpiece mosque in the district’s Göztepe park; the residents have so far held the project at bay by petitioning against it. The park is inexplicably revamped each year; right now it is full of construction equipment. Each time we pass by, we warily check for excavatiions for a foundation. There is news that the construction of a mosque of over 2500 m2 in a park of 8000 m2 was passed in  the Metropolitan City Council on November 22nd,  2012 by the AKP majority. The project had already been contested by residents and eventually suspended seven years ago by the Council of State but here it is again, reheated and re-served. 

The government’s Urban Renovation scheme, ostensibly to make the city more earthquake-safe, has turned into a money making scheme for contractors and property owning residents who stand to make a buck through ownership of more flats in higher blocks. A secondary effect of the new high-rises would be a demographic change through an insurge of a nouveau-riche class that owes its wealth to the government. This would be a very effective way of taking over a district that has long been a stronghold of an ideology that the AKP is systematically working to undermine.

Hi-rises in the "eartquake-safe" Urban Renovation era, blasting all previous building codes! Viewed from the Göztepe park, undergoing renovations yet again and standing to lose almost a third of its area to an unwanted new mosque. (These are the same buildings that appear in footnote 10 of "Being a Hero", 17 January-Ocak 2013.)
(Image from my own camera.)

[7] The Labor Party, (İşçi Partisi, İP) , not even represented in parliament, is putting up a much
more effective patriotic opposition and rapidly acquiring a following, at the expense of the CHP.
[8] Fikret Bila, journalist.
[9] May 19th, 1919. I have summarized this piece of history at the beginning of "May 19th, Celebrating at All Costs", 18 May- Mayıs 2012. Or just go straight to:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder