Yarın10 Kasım.
Dört
sene önce (2008), eşim ve ben Maltepe Üniversitsesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Çizgifilm-Animasyon Bölümü’nde öğretim görevlisiyken 10 kasım için bir
videoklip hazırlamıştık; fakültenin girişinde küçük bir moitörden döndürdüğümüz
bu klipte hem Atatürk ‘ün önemine kendi açımızdan bir yorum getirdik hem de
kendi mesleğimiz ve öğrettiğimiz dal olan sanat ve animasyonla bağlantı kurduk.
Maltepe Üniversitesi'nde 10 Kasım köşemiz.
(Görüntü kendi kameramdan)
Klibin
sonunda ifade ettiğimiz “Atatürk’e animasyon sanatıyla yaklaşma” fikrini ortaya
atmış olmama rağmen bu çeşit öneriler geldiğinde üstlerine atlamadım. Bunun
sebebi, ne getirilen fikirleri , ne öngörülen bütçeyi, ne de verilen süreyi
gerçekçi bulmamamdır. Böyle bir konu kötü yapılmaktansa hiç yapılmamalı derim. Benim
buradaki denemelerimin de çok müthiş olmadığının farkındayım; doğru tadı
yakalamakn için bile prodüksyona başlamadan uzun uzun deneme animasyonu yapmak gerekir.
Klibi
aşağıda sizlerele paylaşıyorum. Klipler bazı bilgisayarlarda çıkmadığı için
metnini aşağıda sunuyorum.
"Danimarka’nın
kuzeyinde Helsingor şehrinde Kronborg sarayı; …efsaneye göre bu sarayın
derinliklerindeki dehlizlerde Holger isimli bir kahraman uyur, aralıksız
uyurmuş,… uyudukça da rüyasında
Danimarka’yı görürmüş. Uyurmuş ama kılıcı ve kalkanı hazır dururmuş. Gün gelir
Danimarka tehlikeye düşerse uyanacak, ülkesine saldıran düşmanları telef
edecekmiş.
"Ne var
ki 9 Nisan 1940’da Naziler Danimarka’ya yürüyünce Holger beklendiği gibi uyanıp
yardıma koşmamış…. Gerçi bu kadar uzun bir uykudan sonra mahmurluğunu atıp ta
kuzeydeki Helsingor’dan Kopenhag’a yetişecek vakti de olmamıştır, zira efsanevi
koruyucularını yanlarında göremeyen Danimarkalılar iki saat geçmeden teslim oluvermişler.
"İşgal
ve işbirliği yıllarını tahtında geçiren kralları onuncu Kristiyan’ı, bugün
Kopenhag’da muzaffer bir komutan edasıyla atının sırtında oturur
görebilirsiniz! Kimi koysalardı ya? Holger’in şanına layik bir kurtarıcıları
olmamış ki!
"Almanlar,
milli kahramanları Frederic Barbarossa’nın Kifhoyzer dağında bir mağrada
uyumakta olduğunu söylerlermiş; o da Almanya tehlikeye düşünce uyanacak,
ülkesini kurtaracakmış. Keşke ona güvenip iki dünya savaşına girişmeselerdi;
görülüyor ki Alman şehirlerini yerlebir
eden binlerce ton bomba bile Barbarossa’yı derin uykusundan uyandıramamış.
"Büyük
başın ağrısı büyük olur; büyük Amerika’nın halkı da büyük problemler,
felaketler ve haksızlıklarla karşılaştıkça hayali süper kahramanlara sığınmış,
onların insanüstü marifetlerini bütün dünyaya okutup seyrettirmişler… Ama
Süpermen’i, Betmen’i, Spaydırmen’i hepsi 11 Eylül karşısında çaresiz kalmadılar
mı?
"Şu işe
bakın ki ülkesi tehlikeye düşünce beliriverip kurtaran süper kahraman bizde
var- hem de ne mitolojik, ne fantastik, ne Holiwud. Ülkesi ve halkı için bir
efsanevi kahraman ama o efsane gerçek, o kahraman görüntüsüyle, sözleriyle,
eserleriyle belgeli… Bir millet için bu müthiş bir lüks ama,.. görüyoruz ki
insan her lükse alışıyor, kanıksıyor.
"Napolyon
komşularının başına bela oldu, kendi ülkesini önce kibirlendirip sonra da
felakete sürükledi- hem de iki defa! Kariyeri yenilgi ve sürgünle bitti. Ama
halkı onu yüceltmekten vazgeçmedi, kendi kendini taçlandıran o kısa çizme
megaloman pek çok sanat eserine konu oldu.
"Peki
ya sanatkâr Türk halkı hangi eserlerle yüceltmiş milli kahramanını? Bir sürü donuk
ifadeli, fabrikasyon büst ve heykel, ikonlaşmış silüet- iyi ya da iyice
olanlarını yabancılar yapmış zaten!
"Mustafa
Kemâl’imiz soğuk ifadeli bir maske ardında kayboldukça bizden uzaklaşmıyor mu
dersiniz? Halbuki onun insanüstü başarısını anlamak, onu insan olarak tanıyıp
yaklaşmaktan geçmez mi? İşte o zaman ülkemiz tehlikeye düşünce uyanmaya hazır
olarak içimizde uyurdu!"
(Animasyon denemesinde: “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”)
(Animasyon denemesinde: “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”)
"Sanatların
en canlısı olan çizgi film buna teşebbüs edemez miydi acaba? Çanakkale savunması, harb-ı umumi, kurtuluş
savaşı, devrimler hareketli çizgi için fazla mı ciddi? Bizce hayır: ciddiyetten
derdimiz yok, zaten o da her zaman ciddi değildi. Belki fazla zor, o yüzden
yapılmamalı, ama yapabilseydik, donuk maskenin arkasındaki gerçek ve insan
Mustafa Kemâl’e ulaşmanın iyi bir yolu da bu olurdu!"
Son
görüntüdeki söz: “Beni hatırlayınız!”
Videoklip
Videoclip
ENGLISH
The footnote links do not work; you will have to scroll down to to the footnotes for expanded information. Opening the blogsite on two seperate windows and keeping one on the footnotes will make it easier to go back and forth. Sorry for the inconvenience, I'm no expert!.
Other links should work.
The footnote links do not work; you will have to scroll down to to the footnotes for expanded information. Opening the blogsite on two seperate windows and keeping one on the footnotes will make it easier to go back and forth. Sorry for the inconvenience, I'm no expert!.
Other links should work.
Tomorrow is November
10th.
Mustafa Kemal Atatürk, the founder of the Turkish Republic,
died on November 10th
1938. I won’t go into why he is so important to us; for that you can try:
Nor will I go into why he is so topical right now, for that you can just browse through the rest of this blog.
November
10th is traditionally a day
of commemoration. To mark the occasion, I am sharing with you a videoclip we
prepared four years ago, in 2008. At that time, both myself and my wife were
members of faculty at the Animation Department of the Faculty of Fine Arts at
Maltepe University, Istanbul. In this video montage we tried bring our own
interpretation of the importance of the man, and concluding with a connection to
our profession and branch of teaching, namely, art and animation.
Our November 10th corner at Maltepe University, 2008
(Image from my own camera)
Though
we throw in the idea of “approaching Atatürk through animation”, I was never
over enthusiastic when offers came by. The reason was that I always found the
proposed budgets, production timetables, and deadlines unfeasable. I believe this
particular subject matter needs to be handled very well, or not at all. I
freely admit that my own attempts, which you will see in the clip, are far from satisfactory: it would be
necessary to spend considerable time in experimental animation before actual
production work, just to come up with a suitable style and flavor.
You
will find the clip above, between the Turkish and English sections. Below is a
translation of the voice-over narration:
"Kronborg
castle in Helsingor, to the north of Denmark; legend has it that a hero named Holger slumbers
continuously in caverns deep beneath tha castle. And as he sleeps, he dreams of
Denmark.He sleeps ith his sword and shield ready.If ever Denmark falls into
peril, he will wake, and drive the enemy out!
"Yet when the Nazis rolled into Denmark on April 9th,1940,
Holger did not wake, did not run to save Denmark. To be fair, it would have
been hard for him, after such a long slu?mber, to throw off his drowsiness and
rush to Copenhagen where the defenders, not seeing their mythical protector at
their side, capilulated within two
hours!
"Today you can see an equestrian statue of Christian X,
the reigning monarch of the time, with all the allure of a victorious hero,
notwithstanding the fact that he whiled away the years of invasion and
collaboration on his throne. Whose statue could they have put up instead? There
was no savior of Holger's caliber.
"The Germans have a tradition that their heroic historic
figure, Friedrich Barbarossa, sleeps in a cave in the Kyffhäuser mountains. He
too is to wake up and rescue Germany in its hour of need. It seems it was a
mistake to put confidence in him and embark on two world wars; apparently not
even the thousands of tons of bombs dropped on Germany were enough to rouse
him.
"Being big brings big headaches. As the American people
found themselves face to face with big problems, disasters, injustices, they
sought comfort in invented super-heroes, and the whole world has been reading
and watching their superhuman exploits. But Superman, Batman,and Spiderman were
powerless before the horror of September 11!
A"s a quirk of fate would have it, we are the ones to
boast a hero who really did appeare and save his country at the hour of its
greatest need- a fero fit for legend but yet real, not myth, not fantasy, not
Hollywood, a hero documented visually, through his words, through his works.
This a grand luxury for a nation, but apparently, one can grow too accustomed to
luxury!
"Napoleon was a nuisance to his neighbors, first fed his
nation's arrogance and then drove it to disaster- not once, but twice!
His career ended in defeat and exile. But his people never failed to honor him; undersized and megalomanical he may have been, he nevertheless became the subject of many great works of art.
"So with what great works of art has the artistic Turkish
people honored its hero? A lot of expressionless, mass-produced busts and
statues... the few good or decent ones were made by foreigners.
"Isn't it true to say that, the more our Mustafa Kemal is
pushed behind an expressionless mask, the more he recedes from us? To
appreciate his superhuman achievement, is it not necessary to know and approach
him as a human first? Then he would sleep within us, ready to awake in the hour
of need."
(The phrase of the lip-synch animation: “The power you
need is in the noble blood in your veins!”)[1]
"Would it be out of place for animation, that most living
of arts, to make an attempt? Are themes such as the defense at Gallipoli, the
Great War, the War of Independence, the Reforms too serious for handling with
moving pencil lines? We think not, serioasness is not an issue, he was himself
not always serious! Mabe it would bee too difficult, maybe that's why it should
not be attempted. But if we could, that would be one way to reach the true
Mustafa Kemal behind the mask."
(End of narration. The words on the concluding image:
“Remember me.”)[2]
[1] This is the last sentence of his “Oration to the Youth” or "Call to the Youth" (Gençliğe Hitabe). This “Oration” forms
the conclusion of his Nutuk, (“The
Speech”), which he delivered at the Republican People’s Party (CHP) congress
between 15-20 October 1927. Taking more than 36 hours to deliver, it comprises a
recapitulation of the War of Independence and the Founding of the Republic. The
last section, the "Call to the Youth" places the burden of “protecting and
defending the Republic” on the shoulders of the youth- and there are many young
people have taken him at his word in the last few years and braved gas,
clubbing, and prison. Once standard reading in Turkish education, the “Oration
to the Youth” has been taken out of
the curriculum in March 2012 by the present government, as indeed was the “Oath”.
See "The Oath", 22 September-Eylül
2012.
[2] Atatürk is said to have put this phrase, Beni Hatırlayınız (“Remember Me”) into the text of his “10th Year”
speech on October 29th, 1933, and then crossed it out. I understand it still
exists in the original draft preserved in the archives of the Presidential
Residence. One further interesting parallel with the Lion King: "Remember me" are also the last words of Mufasa's spirit as it disappears. They were taken directly from Hamlet, the inspiration for The Lion King, and are the words of the ghost of Hamlet's murdered father to his son.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder