31 Mayıs 2013 Cuma

TAKSİM GEZİ PARKI- TAKSIM PROMENADE PARK



TÜRKÇE (For English text please scroll down.)
(Görüntü medyadan.)
Birkaç gündür şehir dışındaydık, olan bitenden kopuk, ne televizyon ne gazete. AKP hükümetinin gerici zorbalığının yarattığı kasvetli atmosferden  arada sırada kurtulmak ihtiyacı duyuyorum. Yine de tam bir tatil yaptım sayılmaz çünkü 19 Mayıs’ta Ankara Sıhhiye’deki büyük buluşma sırasında çektiklerimin montajıyla uğraşıyordum. Benim yavaş ve özenli tarzım herşeyin hızla geliştiği ülkemize pek uymuyor; bakalım tekrar o konuya dönebilecek miyim?

Dönüş yolunda, arabadaydık! Telefon çaldı, endişeli bir ses: “Taksim’de misiniz?”

“Hayır” dedi eşim, “neden?”

“Çünkü orası cehenneme dönmüş!”

Taksim, o çilekeş, isyankâr Taksim, Kanlı Pazar’ların Taksim’i, yine olayların merkezi olmuş! Ayın son günüydü, 31 Mayıs 2013! Aynı ayın başında, 1 Mayıs’ta Taksim meydanı yine birbirine girmiş, atmosferi basınçlı su ve gaz doldurmuştu. (Bkz. "Bugün Bir Mayıs", 1 Mayıs 2013), Yaralananlar, hastaneye kaldırılanlar, komaya giren iki genç hanım- 27 yaşındaki Meral Dönmez ve 17 yaşındaki Dilan Alp. Bunlardan Dilan Alp’in başına isabet eden gaz tenekesi kafatasını çatlatmıştı!  


Taksim meydanı, oranın halkının istemediği inşaat projeleriyle delik deşik durumda! 1 Mayıs’taki kapışmanın sözde sebebi de, bu inşaat alanı “tehlikeli olur” gerekçesiyle insanlara meydana girme yasağı uygulanmasıydı- mazallah çukura mukura düşer, biryerlerini incitirler! Bunu engellemek için Taksim’den kilometrelerce uzakta Beşiktaş’ta, Şişli’de gaz ve basınçlı su ile hastanelik ettiler insanları- hatta Şişli Etfal hastanesinin bahçesine bile girdiler sıhhatlerini çok düşündükleri 1 Mayıs’çıların peşinden!

Peki bu sefer neydi mesele? Taksim Gezi Parkı’nın ağaçlarını sökmek, parka eski Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etmek, içini de alışveriş merkezi yapmak!
Taksim Gezi Parkı.
(Görüntü medyadan.)

Başbakan Erdoğan inşaat sever; aralarında Kanalistanbul ve Çamlıca tepesine kocaman bir cami yapmak gibi pahalı lüzumsuzlukların da bulunduğu bir “kentsel dönüşüm” tutkusu var. Deprem tehlkesi bahanesiyle deprem şehri İstanbul gökdelenlerle doldurulurken bir bakıyorsunuz “şehrin klasik silüeti bozuldu” diye baştan izin verilen binalar bittikten sonra “traşlanıyor”!

Bu keyfi yıkım ve inşaat furyasından rejim karşıtı eylemlerin odak noktası dikbaşlı Taksim meydanı da nasibini alacak, zararsızlaştırlacak, hem de rejimin Osmanlıcı ideolojisi doğrultusunda bir görünüm kazanacaktı. 1940’ta yıkılan eski Topçu Kışlası’nın bugüne kalan fotoğrafları güzel süslü kapılar gösteriyor, ama yetmiş yıl önce yıkılıp gitmiş binayı yeniden dikmek Başbakan’ın estetik hissinin bir göstergesi değil; öyle olsa hemen yanıbaşında Haziran 2008’den beri “tadilat” bahanesiyle kapatılıp bir daha açılmayan Atatürk Kültür Merkezi’nin ne tadilatı varsa bitirip onu özleyen seyircisine iade ederdi. (Bkz. “Nezih Seyiciler”, 7 Mart 2013) Artık yapmasa da olur, AKP hükümeti Devlet Opera ve Balesi’ni ve Devlet Tiyatroları’nı kaldırıyor.
Taksim Topçu Kışlası 1940'da yıkılmadan önce.

 
Topçu Kışlası'nın süslü kapılarından.

Peki neden Gezi Parkı’na göz diktiler? Türkiye ve özellikle İstanbul AVM’lerle doldu taştı ve Kredi Kartı ekonomisine dayanan bu azman alışveriş tapınakları belli ki birilerini çok zengin ediyor- en azından kredi balonu patlayana kadar!  Parkın hemen karşısında Türkiye’nin en köklü alışveriş caddelerinden biri var- eski Cadde-i Kebir, şimdiki adıyla İstiklâl Caddesi. Yeni bir alışveriş merkezi oradaki esnafa bir tehdit, zaten İstiklâl Caddesi’nin eski yapıları arasına azman bir alışveriş merkezi sıkıştırılmışlardı bile (Demirören AVM). 
Bu gereksiz AVM'ye kapıları pek süslü olan Topçu Kışlası’nın görünümünü vermeye gelince:

Sultan II. Abdülhamit var ya, hani despot diye bildiğimiz, hani 1876’da açtığı Meclis-i Mebusan’ı 1877’de patlayan Rus harbini bahane ederek 1878’de kapatan! (19 Mart 1876-18 Şubat 1878, yani iki seneyi doldurmuyor ilk Meclis-i Mebusan'ın ömrü!) Sultan Abdülhamit’in Meclis'i tekrar açmaya razı olması ancak otuz yıl sonra, İttihatçı subayların isyanıyla 17 Aralık 1908’de gerçekleşiyor. Bundan sadece dört ay sonra Taksim Topçu Kışlası’nda bir gerici-dinci isyan başlıyor ve isyancılar Meclis’in önüne yürüyerek “Şeriat” için bağırıyorlar- yani Meşrutiyet’in “Kanun-u Esasi”’sine, (yeni Türkçesiyle anayasasına) karşı “Şeriat”- diğer bir deyişle Halife-Sultan’ın istediği şey! 

Tarih 13 Nisan 1909, Rumi takvimle 31 Mart!

Padişah ve Halife Sultan II. Abdülhamit Han. 

İsyan İttihatçı subayların önderliğinde Selanik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırılıyor. 27 Nisan 1909’da Sultan II Abdülhamit tahttan indiriliyor ve üç sene sürecek ev sürgünü için Selanik’e gönderiliyor. Hareket Ordusu’nun subayları arasında kıdemli yüzbaşı Mustafa Kemal Bey de var!
Hareket Ordusu subaylarından bir grup Nisan 1909'da; 
sağdan üçüncüsü Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey.

Osmanlı hayranlığını adım adım ideolojiye dönüştüren AKP'nin gözünde dinci 31 Mart isyanı kutlanacak bir olay, II. Abdülhamit hakkı yenmiş mazlum bir Padişah, Hareket Ordusu’nun subayları da Halife efendilerine başkaldıran hainlerdir.


Daha geçen hafta Karabük Üniversitesi Sultan II. Abdülhamit’i ölümünden 95 yıl sonra “Fahri Doktora” ünvanı ile onurlandırmayı uygun gördü. Başbakan Erdoğan da Osmanlı hanedanına kan bağıyla bağlı olduğunu çıtlattığına göre Abdülhamit Han’la da akrabadır; unutmayalım ki hem Abdülaziz’i hem de Fatih Sultan Mehmet’i kendi dedeleri arasında saymıştır! (Haziran 2011, seçim kampanyasında "Kanalistanbul" projesini tanıtırken "dedem Abdülmecit", 20 Ekim 2012'de Elazığ'da seçme yaşını indirme konusunda konuşurken: "Dedem Fatih Sultan Mehmet").

AKP Abdülhamit’e tekrar Meclis'i açtıran, onu tahttan indiren İttihatçı subayları sevmediği için, hele ki Mustafa Kemal de onların arasında yer aldığı için, Topçu Kışlası bir dinci-hilafetçi- Osmanlıcı sembol olarak yeniden inşa edilecek! Dışı Osmanlı, içi yabancı markalarla dolu kapitalist bir yapı olarak AKP Türkiye’sinin güzel bir alegorisi olurdu aslında! Yanıbaşındaki Atatürk Kültür Merkezi ise adını taşıdığı Atatürk’ün kurduğu kültür kurumlarının evi olarak atıl vaziyette çürümeye ve unutulmaya terkediliyor!   

Gezi Parkı’na Topçu Kışlası projesi 17 Ocak 2013’te Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından engellenmiş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’na giderek 1 Mart 2013’te onayı almış. Parka ilk iş makinaları 28 Mayıs 2018’de gelmiş, parkı korumak isteyenler de toplanmışlar, karşı koymuşlar, çadır kurup gecelemişler. 
Ağaçlar sökülüyor.
(Görüntü medyadan.)

Parkta toplanan direnişçiler.
(Görüntü medyadan.)

30 Mayıs sabahı saat 5:00te polis parka baskın yapıp göstericileri dağıtmak, çadırlarını sökmek isteyince çatışma başlamış. Olaylar çirkinleşince 6ncı İdare Mahkemesi hemen yürütmeyi durdurma kararı almış ama ok yaydan çıkmış bir kere!

Eve gelir gelmez Ulusal ve Halk kanallarından olayların gelişmesini takip ettik, ve ben yazıma başladım. 

Taksim’de olanları duyan halk peşpeşe Ankara, Eskişehir, Edirne, İzmir ve diğer birçok şehirde de sokağa döküldü, her tarafta da gaz ve tazyikli suyla karşılandılar! Çoğu televizyon kanalı satılmış uşak durumuna girmeye razı olduğu için yer yerinden oynarken normal, çoğu niteliksiz yayınlarına devam ettiler- biliyorum çünkü zap yaptık! Çok sayıda yaralı var, kimisi ağır. Bazı haberlerin doğruluğunu sonra öğreneceğiz: ölen oldu mu? İzmir’de AKP binası gerçekten kundaklandı mı? 

Taksim’de gazdan ve sudan kaçan halk otellere sığınıyor, Harbiye Orduevi de kapılarını gazlananlara, yaralılara açmış, hatta deniliyor ki Gümüşsuyu'ndaki askeri hastaneden halka gaz maskesi bile dağıtılmış. Geceyarısından sonra Ankara’da halk Meclis’e yürümeye teşebbüs etti.


 Taksim Gezi Parkı, İstanbul, Mayıs 2013.
(Görüntü medyadan.)

Artık meselenin bir parkı kurtarmaktan çok öteye gittiği besbelli. Gece Kadıköy tarafında da sesler, sloganlar, otomobil kornaları sabaha kadar sürdü. 

Artık 1 Haziran sabahı oldu, binlerce insan kapatılan Boğaz Köprüsü’nü yürüyerek geçti. Yeni gösteriler için yer ve saat veriliyor. Olaylar hâlen devam etmekte. Dün yetkili ağızlar olaylarda “provokasyon” aradılar. Doğrudur, AKP on senedir durmadan provokasyon yapıyor! (Bkz. “Provokasyon: Silivri, 18 Nisan”)

Duman dün gece Gezi Parkı direnişinin ilk şarkısını aynı gün besteleyip yayınladı. Ben beğendim.
http://www.gercekgundem.com/?p=548636

ENGLISH
The footnote links do not work; you will have to scroll down to to the footnotes for expanded information. Opening the blogsite on two seperate windows and keeping one on the footnotes will make it easier to go back and forth. Sorry for the inconvenience, I'm no expert!.
Other links should work.



(Image from the media.)

We were out of town for a few days and blissfully unaware of the latest news- I frequently need some rest from the retrograde bullying of the AKP government. I was in fact concentrating on a video montrage of the May 19th demonstration in Ankara, which I am yet to finish and publish!. 


Driving home from our week-long escape we got a worried phone call "Are you at Taksim now!"

“No!” my wife said, “why?”

“Because all hell has broken lose!”
 
Taksim square is a main square in Istanbul, frequently assembly point of anti-government demonstrations, particularly Mayday. The AKP government, the “moderate Islam” model imposed on Turkey in accordance with an inept US plan, had already botched up this years’ Mayday demonstrations by trying to keep people from entering the square. Tear gas cannisters and pressurized water criscrossed the air that day, the action spreading far and wide, miles from the square. Among the many wounded that day were two young girls were hospitalized in coma[1] when hit by the gas cannisters, which are shot into the crowds with special rifles. I related what I heard from television that day![2]


Taksim Square is now a construction site, which indeed was the excuse for the government’s ban of Mayday demonstrations then. It is a construction site against the will of the people living and working in the area, an imposition on the part of the AKP government so much like many of the other things they have been shoving down the nations’ throat in the ten inglorious years of its power.

One familiar fixture of Taksim Square has been the Ataturk Cultural Center, AKM for short.[3] This glass and steel building used to be the home to the State Opera and Ballet of Istanbul until the AKP closed it “for renovation” in June 2008. For all its passion for construction, the AKP is in no rush to make good its promise; the AKM has been closed ever since.[4]

Not that it matters anymore; as of May 6th, the State Opera and Ballet, and the State Theatres, not only in Istanbul but all over Turkey, have been dissolved by the AKP!

The Taksim Promenade Park.
(Image from the media.)

There is a park adjoining the square; it is pleasant enough, and a welcome breathing space with trees and some green in a congested urban center. The AKP and its master architect, Prime Minister Erdoğan, has been turning Istanbul into a playground to knock down and rebuild on a whim. The AKP’s “Urban Renovation” craze has filled earthquake-prone Istanbul with skyscrapers, and then suddenly, Mr. Erdoğan came up with a brilliant observation to the effect that the high-rises were ruining the city’s ancient silhouette- considering how frequently he uses his offices in the Dolmabahçe Palace[5]  from which he has had a clear view of the city’s silhouette for years. Last week a big news was the demolition order of some high rises in the Zeytinburnu district, which had been licensed before constrution.

Prime Minister Erdoğan’s plans for the city include a huge, totally unnecessary mosque on Çamlıca hill overlooking the city, a third airport, and a new waterway, called Kanalistanbul, connecting the Black Sea to the Marmara, parallel to the natural Bosphorus which is already there, and has been throughout history.

The Taksim Promenade Park was targeted for the reconstruction of the Artillery Barracks that once stood there- at least in its outer form. The inside would be yet another shopping mall- just across from the historic İstiklâl Caddesi, once the Grand Rue de Pera, an age-old shopping street with small shops, but already with another shopping center[6] shoved between the old buildings. It is obvious that smaller businesses are being threatened with every new shopping mall- and Turkey, especially İstanbul, is saturated with them. That a small bit of green is thus being threatened to make rich businesses richer is an equally valid ecological view of things. A third aspect is the “historical significance” of the “Artillery Barracks”, which the government is so keen on reconstructing.

The Artillery Barracks before demolition in 1940.
(Image from the media.)

Gateway of the Artillery Barracks, Taksim Square.
(Image from the media.)

Sultan Abdul Hamid II was known for his authoritative, even repressive rule. He had used the war with Russia in 1877 to close the young Parliament.[7] An insurrection of officers belonging to the Unity and Progress movement forced the Sultan to reopen the Parliament (December 17th, 1908). On April 13th, 1909, a reactionary insurrection started in the Artillery Barracks at Taksim.[8] The soldiers gathered before the Parliament and demanded rule by Sharia, rather than the new Constitution.

Sultan Abdul Hamid II

The reformist officers adhering to the Union and Progress movement marched from Salonica, their stronghold, and suppressed the uprising. On April 27th, 1909, Sultan Abdul Hamid II was deposed, spending the next three years in house arrest. 

Among the ranks of the military men who suppressed the uprising was an army captain named Mustafa Kemal, later Ataturk, founder of the Republic.


Capt. Mustafa Kemal (third from right) with fellow officers in April 1909.

Sultan Abdul Hamid II is now honored and elevated by the AKP, as indeed is all things Ottoman. Just last week the Karabük University decided to give the deposed Sultan, dead since 1918, an honorary doctorate! Prime Minister Erdoğan probably considers the Sultan a close relative since he has already referred to Sultans Abdul Madjid and Mehmet the Conqueror as his "Grandfather". ("My grandfather Abdul Madjid" when introducing his Kanalistanbul project in June 2011 during his election campaign and "my Grandfather Mehmet the Conqueror" on October 20th, 2012, in Elazığ, in course of a speech in favor of reducing the voting age.)


The barracks were demolished in 1940, and the area has since then been a park.


The Government’s plan to build a shopping center with the façade of the Artillery Barracks was opposed by the “Regional Committee for the Preservation of Cultural and Objects”[9]  The Municipality of Istanbul filed an objection with the “High Committee for the Preservation of Cultural and Natural Objects”[10] The said committee gave its approval for the plan on March 1st 2013.


The first demolition machines arrived at the park on May 28th, 2013, poised to uproot the trees! Protesters assembled in the park and confrontation and clashes started. They put up tents and stayed overnight. The police raided at about 5:00 in the morning of May 30th; since then it has been pandemonium. Most TV channels (bought up as they are) haved been going on with their regular and innocuous programming while Ulusal and Halk are giving a play-by-play. My wife is inside, switching back and forth between the two!
The first trees uprooted !
(Image from the media.)

Protesters assembled in the park.
(Image from the media.)

There was also news today that the “6th Administrative Court”[11] has hastily ruled to halt the projected reconstruction of the Artillery Barracks, but neither the protesters nor the police seem willing to back off. The numbers on the street are now on the rise! There are spontaneous demonstrations elsewhere, to the usual accompaniment of gas and pressurized water: in Ankara, Edirne, Eskişehir and Izmir, with news of an AKP party building being torched in Izmir. There is news of police being bussed to Taksim square and stepping up to plastic bullets. There are reportedly hundreds of wounded and many seeking refuge in hotels. The “Army House”  (Orduevi, hotel for military personnel) not far from Taksim has reportedly opened its doors to gassed and wounded victims. Gas masks were reportedly passed out from the military hospital at Gümüşsuyu.

Images from the promenade park, Taksim, Istanbul, May 2013.


It is clear that now things have moved beyond saving a park; it has all the appearance of an uprising against an arrogant, retrograde government bent on destroying the Republic and all its achievements. Spokesmen for the government speak of “provocation”, and I agree. The AKP has been provoking the nation continuously and increasingly for a decade now![12]

It is 3:25 a.m.;  the TV screen is still full of crowds clashing with the police, and reports of thousands marching towards the parliament in Ankara. Also, on our side of the city, I hear voices and automobile horns on the street. I wonder what kind of a day Turkey will wake up to! 

The rock group Duman created the first song of the Park uprising. I liked it. Here it is:
http://www.gercekgundem.com/?p=548636



[1] Dilan Alp, 17 years old, and Meral Dönmez, 27. Dilan suffered from a fractured skull when a cannister hit her head.  Watch http://www.youtube.com/watch?v=DnpmlrAdJjw

[2] See “MaydayToday”, 1 May-Mayıs 2013.

[3] Atatürk Kültür Merkezi.

[4] See "A Fine Audience”, 7 March- Mart 2013.

[5] A former palace of  Sultans.

[6] Demirören AVM.

[7] February 18th, 1878. It had only been opened on March 19th, 1876.

[8] It is known as “The “31st of March Insurrection”, because it landed on the 31st of March of the Rumi calendar, the official calendar of the Ottoman Empire.

[9] Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, on January 17th, 2013.

[10] Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu.

[11] 6. İdare Mahkemesi.


[12] See “Provocation-Silivri, April 8th”, 13 Nisan-April, 2013.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder